Dünyada sudan sonra en fazla tüketilen ikinci içecek olan çay, Camellia sinensis adıverilen bitkinin tepe tomurcuğu ve yapraklarının işlenmesiyle elde edilmektedir. Çay bitkisinden ticari kullanıma uygun, temel olarak 3 çeşit çay üretilmektedir. Bunlar yeşil çay (işlenmemiş,fermentasyana uğramamış), oolong çayı (kısmen işlenmiş, yarı fermente edilmiş) ve siyah çaydır(tamamıyla işlenmiş, fermente edilmiş) .
Dünyada tüketilen tüm çayların %20’si yeşil çay, %78’i siyah çay ve %2’si oolong çayıdır. Ülkemiz, çay tüketimde dünyada ilk beş ülke arasında yer almaktadır.
Türkiye’de Değişen Çay Tüketim Alışkanlıkları Projesi kapsamında 15 ilde yapılan araştırmaya göre, bireylerin %45,7’si günde 5 bardaktan fazla, %44,1’i günde 1-5 bardak çay tükettiğini belirtmiştir.
Çay, içerdiği kimyasal bileşenlerden dolayı sağlık açısından pek çok yararlı etkiye sahiptir. Yapılan epidemiyolojik ve klinik çalışmaların çoğunda, özellikle yeşil çayın obezitenin önlenmesi ve tedavisinde olumlu etkileri olduğu gösterilmiştir. Bu bağlamda, ülkemizde özellikle kadınlarda sık görülen obezitenin önlenmesi ve tedavisinde yeşil çay tüketiminin olumlu bir davranış olduğu söylenebilir.
Yeşil çay, çay yapraklarının toplanır toplanmaz hızla kurutulması ile elde edilen ve aynı bitkiden elde edilen siyah çaydan farklı olarak kurutulurken oksijenle tepkimeye girmesine izin verilmeyen bitkisel çaylardandır. Hem siyah hem de yeşil çayda kafein ve antioksidan bulunmasına rağmen yeşil çaydaki kafein oranı daha düşük, ancak daha az işlem gördüğü için antioksidan miktarı ve polifenolik kompanentleri daha fazladır. Bu nedenle yeşil çayın sağlık açısından faydaları siyah ve oolong çayına göre daha yüksektir. Bir fincan demlenmiş yeşil çay (200 ml su içinde demlenmiş 2gr yeşil yaprak), 240-320mg kateşin içerir. Ayrıca biyokimyasal incelemeler sonucunda yeşil çayın aksorbik asit (vitamin C) ile riboflavin, niasin, folik asit, pantotenik asit gibi vitamin B çeşitleri ile magnezyum, potasyum, manganez ve florür gibi vitamin ve mineralleri içerdiği de belirtilmektedir.
Oolong çayı, kafein oranı yüksek olan ve yeşil çaydan daha fazla çeşitli kateşinlerin bulunduğu bir çaydır. Genellikle Güney Çin bölgesinde üretilmektedir. Siyah çay ise, bitkinin kuru yapraklarının kullanıldığı çaydır ve enzimler aracılığı ile oksidasyon işlemlerinin sonucunda çay yapraklarının fermente edilerek parçalanmasıyla elde edilmektedir. Kaynamış su ile hazırlandığında etkisi az olmasına rağmen siyah çay yağ asidi sentezini inhibe eder.
Literatürde, sağlıklı beslenme alışkanlığı ile birlikte günde 5-6 fincan çay tüketiminin kronik hastalık riskinin azaltılması ve genel bir zindelik haline yardımcı olabileceği belirtilmektedir. Yetişkinler için günlük sıvı tüketimi 2.5 litre olarak kabul edildiğinde, bunun 0.9- 1.4 litresinin çaydan alınabileceği belirtilmektedir
Yeşil çay yüksek düzeyde flavanolleri, siyah çay ise flavanol yanında enzimatik oksidasyon sonucunda oluşan sekonder fenolik maddeler içermesi nedeniyle antioksidan aktivite göstermektedir. Antioksidan maddeler, aktif oksijen oluşumunu engelleyerek ya da oluşan aktif oksijenleri tutarak, oksidasyonun teşvik ettiği zararları hücresel bazda engellemekte, dejeneratif hastalıkların oluşumunu durdurmaktadır.
Çayda bulunan kafeinin ise, vücut ağırlığı ve enerji harcaması üzerine etkilerinden literatürde bahsedilmektedir. Kafeinin insanlarda termogenezi uyardığı ve yağ oksidasyonu yaptığı belirtilmektedir. Demlenmiş 250ml yeşil çay 30-40mg kafein içermektedir . Önemli bir uyarı, günlük kafein tüketim düzeyinin 300mg’ı aşılmaması öneririm. Çayın yetişkin her yaş grubunda; başta kan basıncı ve insülin duyarlılığı ile ilişkili kardiyovasküler hastalıklar , mide ve kolerektal gibi çeşitli kanser türleri, antiviral hastalıklar, antiinflamatuar hastalıklar ve artirite karşı koruyucu etkileri ile kemik yoğunluğunu düzenleyici etkisi olduğu yapılan araştırmalarla gösterilmiştir (, antiviral, yaşlanmayı geciktirici gibi pek çok etkisi olduğu iddia edilen yeşil çayın, üretiminden sofraya gelene kadar geçen işlem aşamalarının bu etkiler üzerinde farklılıklar oluşturabileceğine de dikkat çekilmektedir . Ayrıca, etnik ve genetik faktörler ile alışılmış yeşil çay kullanımının bu etkilerde değişiklik oluşturabileceği unutulmamalıdır. Yararlı etkilerinin yanında çayın fazla tüketilmesi sonucu sinirlilik hali, uykusuzluk, baş dönmesi, huzursuzluk, anksiyete, kas gerginliği, mide bulantısı ve kusma gibi semptomlar görülebilmekte, bazı bireylerde ise kan basıncı ve nabızda yükselme gözlenebilmektedir. Öksürük, dispne, bilinç bulanıklığı ve astım dahil alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilmektedir.
Aşırı kilolu ve obez bireylerin vücut ağırlığı ve yağ oranlarını azaltmak için, düzenli fiziksel aktivite ile sağlıklı bir beslenme alışkanlığı kazanmaları, obeziteyi önleme ve yönetiminde ana hedeftir.
Çayda bulunan kateşin polifenolleri ile kafeinin termogenezis ve yağ oksidasyonu yoluyla beden ağırlığında azalma meydana getirdiği şeklinde açıklanmaktadır
Çayın kilo kontrolü üzerine etkilerinin araştırıldığı çalışmaların çoğunluğu yeşil çay ile yapılmıştır. Yeşil çayda bulunan kateşinlerin sadece yağ dokusunun farklılaşmasını değil aynı zamanda proliferasyonunu da inhibe ettiği belirtilmektedir. Bununla birlikte yeşil çay, çeşitli sindirim enzimlerinin inhibe edilmesi ile yağ ve karbonhidrat emilimini azaltmaktadır. Yeşil çayın anti-obeziteye yönelik bu mekanizmalara katılımı tam olarak açıklanamamıştır.
Obez bireyler ile yapılan epidemiyolojik çalışmalar incelendiğinde, çoğunda, yeşil çay bileşenlerinin vücut ağırlığı ve vücut yağında azalma meydana getirdiği, dolayısıyla obezitenin önlenmesi ve yönetiminde olumlu etkisi rapor edilmiştir.
Son yıllarda, obezitenin önlenmesinde yeşil çay bileşenlerinin etkinliği rapor edilmesine rağmen; siyah çay tüketiminin yararlı olup olmadığı hala açık değildir.
Siyah çayın serum kolesterol seviyesini azalttığı barsakta yağ emilimini inhibe ederek beslenmeye bağlı gelişen obeziteyi önleyebileceği belirlenmiştir Benzer şekilde, oolong çayının da vücut ağırlığını azaltarak ve pankreatik lipaz aktivitesini inhibe ederek yararlı etkileri olduğu belirtilmektedir. Oolong çayının aynı zamanda hipoglisemik ve hipolipidemik etkileri bulunmaktadır.
Nasıl ki yediğimiz, enerji aldığımız besinler vücudumuzun; kulaklarımızdan girip bütün varlığımızı saran müzik ruhumuzun gıdasıysa; çay da benliğimizi önce içimiyle sonra da tarih içindeki büyülü yolculuğa çıkarışıyla bulanıklıklardan arındıracaktır.
Dünyaca ünlü Avusturyalı şair Peter Altenberg tarafından, 1913 yılında çayın "ruh banyosu" olarak tanımını kullanmıştır. Ruha seslenen bestecinin seçimi gibi çay seçimi de zamanın akışı içinde birey olarak kişi tarafından bulunacaktır. Çay bitkisinin çeşitliliği ve diğer bitkilerle kombinasyonlar üreterek yeni yeni sunumlarının gerçekleştirildiği düşünülürse, elbette ki bu süreç emek ve zaman gerektirecektir.
Comments